Kritik bir İSEDES riski: Bankaların emeklilik yükümlülükleri

You may choose a language (en,ar,de,fr,tr)


Sosyal güvenlik sistemlerindeki açık veya dengesizlikler bankaların sermaye yeterliliği oranlarını etkiler mi? Eğer bankalar, bir şekilde sosyal güvenlik yükümlülüğü altına girmişlerse (bankadan emekli olan personele emekli maaşı ödeme yükümlülüğü doğrudan veya dolaylı olarak bankaya aitse)  ve ortada aktüeryal açık varsa elbette etkiler. Bunda fazla şaşıracak bir şey de yoktur. Eğer ortada muhasebe standartları (TMS/UMS 19) çerçevesinde ortaya çıkan teknik bir açık (gelecekte ortaya çıkacak yükümlülüklerin bugünkü değeri ile mevcut varlıklar ve muhtemel gelirlerin bugünkü değeri arasındaki olumsuz fark) varsa bankalar bu açıklar için karşılık ayırmalıdırlar. Ayrılan karşılık, bankanın dönem karını ve özkaynağını azaltacağından bankaların sermaye yeterliliği oranı da düşecektir. Bunda bir ilginçlik yok.  Ancak olay burada bitmiyor.

Şimdi soruyu düzelterek bir kez daha soralım. Varsayalım ki herhangi bir banka doğrudan veya kurduğu emekli sandığı vasıtasıyla personeline emekli maaşı ödeme yükümlülüğü altına girdi. Ortada muhasebe standartları çerçevesinde hesaplanmış teknik bir açık yok veya varsa da banka karşılık ayırarak bu yükümlülüğün etkisini mali tablolarına gerçeğe uygun bir şekilde yansıtmış. Yani mali tablolarda sorun yok. Peki hal böyle iken sosyal güvenlik yükümlülükleri hala bankaların sermaye yeterliliğini etkileyebilir mi? Evet böyle bir olasılık var, hem de çok kuvvetli.  Bankaların emeklilik yükümlülüklerini kritik bir İSEDES riski olarak nitelememizin sebebi de bu. Şimdi konuyu biraz açalım.

Malum Basel 2 ile birlikte bankaların  yasal sermaye yeterliliği düzeylerinin hesaplanması iki aşamadan oluşuyor. Asgari sermaye yeterliliği olarak isimlendirilebilecek birinci aşama Basel Komitesinin belirlediği riskler için (kredi riski, piyasa riski ve operasyonel risk)  ve yine Komite’nin belirlediği yöntemler kullanılarak hesaplanıyor. Ancak ilk aşamada hesaplanan sermaye yeterliliği oranı, bankanın gerçek sermaye yeterliliği oranını hesaplamak için sadece bir başlangıç.

İkinci aşamada her banka kendi risk profiline göre önemli olan diğer riskler için de sermaye tahsisi yapıyor. Birinci aşamada sermaye tahsis edilen riskler de ikinci aşamada tekrar ele alınıyor gerekiyorsa birinci aşamada yapılan tahsisler düzeltiliyor. Denetim otoritesinin de gözetimine ve gerekirse müdahalesine tabi bu aşama İçsel Sermaye Yeterliliği Değerlendirme Süreci- İSEDES/ (Internal Capital Adequacy Assessment Process-ICAAP) olarak biliniyor.   İSEDES in en önemli özelliklerinden birisi gelecek odaklı olması ve gelecek asgari üç yıllık bir dönemde ortaya çıkabilecek stres/kriz koşullarında bankayı iflastan korumayı hedeflemesi. Amaç bu olunca ikinci aşamadaki İSEDES sermaye yeterliliği hesaplamalarının stres koşulları/senaryoları altında yapılması bir zorunluluk haline geliyor.

Peki birinci aşamada dikkate alınmayıp İSEDES’te ele alınması gereken riskler belli mi? Bazıları  belli. Örneğin birinci aşamada sermayelendirilmeyen ‘yapısal faiz oranı riski’, ‘kredi konsantrasyon riski’, ‘strateji ve iş riski’ gibi bazı risklerin İSEDES’te sermayelendirilmesi   Basel Komitesi tarafından  özellikle talep edilmiş durumda.  İkinci aşamada sermayelendirilecek diğer risklerin her banka tarafından kendi özel durumları dikkate alınarak belirlenmesi ve materyal (önemli) olan hiçbir riskin atlanmaması gerekiyor.  Türkiye’deki İSEDES uygulamasının ürettiği sonuçlar hakkında fazla bir fikrimiz yok  ancak yapılan araştırmalar,  Basel 2 ile getirilen iki aşamalı sermaye yeterliliği hesaplamasına Türkiye’den yaklaşık 6 yıl önce başlayan Avrupa Birliği’nde, bankaların kendi personeline karşı olan emekli maaşı ödeme yükümlülüklerinin (pension obligation risk) en önemli İSEDES risklerinden birisi olarak ortaya çıktığını gösteriyor (McKinsey Working Papers on Risk, Number 27, May 2011).

Hatta Avrupa Birliği’nde bankaların emeklilik yükümlülüğü risklerini İSEDES’te nasıl sermayelendireceklerini özel rehberlerle açıklayan banka denetim otoriteleri var.  Bildiğimiz kadarıyla bu düzenlemelerden en kapsamlısı Birleşik Krallık banka denetim otoritesine ait olanı.

Küresel krizden sonra, başarısızlık sebebiyle kapatılan FSA (Financial Services Authority)’in yerine, İngiliz Merkez Bankası çatısı altında kurulan,   PRA (Prudential Regulation Authority)‘nın  Nisan 2013 tarihli  rehberinden, muhasebe standartları çerçevesinde karşılanmamış aktüeryal bir açık bulunmadığı bir durumda, bankaların emeklilik yükümlüğü riski için İSEDES’te sermaye tahsis ihtiyacı doğmasının temel sebebinin,  aktüeryal hesaplamaların muhtelif stres senaryoları altında  (faizlerin yükselmesi, gayrimenkul ve hisse fiyatlarının düşmesi, yaşam süresinin uzaması vb ) tekrar edilmesi ve teknik açık doğuran senaryoların sermayelendirmede baz alınması olduğu anlaşılıyor.

 

Yasal Uyarı: Bloğumuzda yayınladığımız yazıların öncelikli amacı,  ‘Bankacılıkta Risk ve Sermaye Yönetimi’ isimli  kitabımızın okuyucularına kitapta irdelenen konularla ilgili  daha kapsamlı ve gerektiğinde daha güncel bilgi sunmaktır. Yazılarımızda   yeralan tespit ve değerlendirmeler şahsımız dışında  hiçbir kişi veya kurumu bağlamaz. Yatırımcılar, yazılarımızda yeralan bilgi, tespit ve değerlendirmelerden hareket ederek para veya sermaye piyasalarında pozisyon aldıklarını iddia edemezler. Yatırım danışmanlığı ile iştigal edenler, yatırımcıları yönlendirici mahiyette tavsiyelerde bulunanlar, yazılarımızdan, kaynak göstermek suretiyle dahi alıntı yapamazlar.