Büyük kredi düzenlemesi baş ağrıtacak…

You may choose a language (en,ar,de,fr,tr)


Basel Komitesi’nin yeni büyük kredi düzenlemesi, 1933 yılından bu yana kullanageldiğimiz, kendimizce içtihatlar oluşturduğumuz Bankacılık Kanunu’nun kredi sınırlarına ilişkin düzenlemelerini kökten değiştirmeye aday. Üstelik değişim çok da kolay olmayacak.

Bankaların sadece bir kişiye veya birbiri ile ilişkili kişiler (sermaye) grubuna verebileceği kredilerin azami miktarını banka özkaynaklarının belli bir oranı ile sınırlanmasına yönelik mevzuat ve  uygulamaların tarihi hayli eski.  Ülkemizde 1933 tarihli Mevduatı Koruma Kanunu  ile başlamış. İlk bankacılık kanunumuz sayılan bu düzenlemede sermayesi 3 milyon TL’nin altında olan bankaların bir kişiye verebilecekleri kredi miktarı sermayelerinin %10’u ile sınırlanmış (Aslında mevcut Bankacılık Kanunumuza göre normal kredi sınırı hala yasal özkaynakların %10’udur. Ancak bankalar sermayelerinin %10’unun üzerinde kredi kullandırabilirler. %10’luk sınırın üzerindeki krediler -aşağıda değineceğimiz Basel Komitesi düzenlemelerine uygun bir şekilde- büyük kredi olarak isimlendirilir. Ancak bir büyük kredi özkaynakların %25’ini, toplam büyük krediler ise özkaynakların sekiz katını aşamaz. Dolayısıyla Bankacılık Kanunu’na göre normal kredi sınırı %10, büyük kredi sınırı ise %25’tir).

Son 30 yıllık dönemde gelişen risk bazlı sermaye yeterliliği düzenlemelerine rağmen,  Basel Komitesi tek bir kişi veya sermaye grubuna verilecek kredi miktarının sermayenin belli bir oranı ile sınırlanmasının (kredi temerrüt konsantrasyonundan kaynaklanan  batışları önleme açısından) hala çok önemli olduğunu düşünüyor. Zira bankacılık tarihinde özkaynaklarının büyük bir bölümünü tek bir kredi ilişkisi ile yitirip batan banka örnekleri var.  (Ülkemizde de özellikle banka sermayesine hakim grup kredileri ve diğer sorunlar yüzünden TMSF’ye devredilen banka örnekleri mevcut. Ancak, banka hakim hissedarı ile hiçbir ilişkisi, hatta hakim hissedarı olmayan, buna rağmen sermayesinin %25’inden fazlasını kanuni limitleri de aşarak tek bir müşteriye kullandırıp, sadece bu kredilerin geri dönmemesi ve ortaya çıkan sermaye açığının kapatılamaması üzerine  1990’lı yılların başındaki mevzuat çerçevesinde bir kamu bankasına  devredilen banka örneğimiz de var.).

Küresel krizden sonra, Basel Komitesi’nin büyük kredi risk limitlerine sistemik riskin bulaşmasını önleme gibi çok büyük bir misyon daha yüklediği görülüyor. Komite üye ülke denetim otoritelerinin  büyük kredi risklerinin ölçüm ve denetiminde uyacakları yeni standartları (Supervisory framework for measuring and controlling large exposures)  Nisan 2014’de açıkladı. Üye ülke denetim otoritelerinin yeni standartları 2019 yılına kadar hayata geçirmesi bekleniyor.  Düzenlemeyi tetikleyen ise Komite’nin üye ülkelerin kredi limitlerinin hesaplanması ile ilgili uygulamalarında hiçbir yeknesaklık veya standardın bulunmadığını tespit etmesi.

Yeni kredi limiti standartlarının mevcut mevzuat ve  uygulamamızdan farklı yönlerini şu şekilde sıralamak mümkün:

1) Kredi sınırlarının hesaplanmasında esas alınan özkaynak ‘ana sermaye’ ile sınırlanıyor. Dolayısıyla CoCos tabir edilenler (otomatik sermayeye dönme şartı taşıyanlar) hariç sermaye benzeri krediler ile diğer katkı sermaye unsurları kredi sınırlarına esas özkaynak içinde yer alamayacak.

2) Kredi limitlerinden istisna edilebilecek veya düşük risk ağırlığı uygulanabilecek işlemler standart olarak belirlenmiştir. Gerek yurt içi gerekse yurt dışı bankalar arası işlemlere ilişkin Kanun ve yönetmeliklerimizde mevcut istisna veya %100’ün altındaki risk ağırlıklarının tatbiki artık mümkün gözükmüyor.  Devlet Tahvili veya Hazine Bonolarının teminata alındığı işlemlerin doğrudan kredi sınırlarından istisna edilmesi de mümkün değil (teminat uygulaması aşağıda açıklanıyor).

  •  Merkezi hükümete (hazine), merkez bankalarına ve sermaye yeterliliği düzenlemeleri çerçevesinde merkezi hükümet (sovereigns) gibi kabul edilen kamu tüzelkişilikleriyle girilecek riskler standardın kapsamı dışındadır.
  • Ödemeler sistemi açısından doğuracağı sıkıntılar dikkate alınarak bankalar arası gün içi riskler hem raporlama hem sınırlar açısından standardın kapsamı dışında tutulmuştur. Basel Komitesi bankalar arası diğer işlemlerin özel bir muameleye tabi tutulup tutulmayacağı hususunu da değerlendirmiş, 2016’da böyle bir ihtiyacın bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Aktifte kayıtlı, diğer bankalarca veya ipotek finansmanı kuruluşlarınca ihraç edilmiş ipotek teminatlı tahviller (teminat havuzundaki ipotekli kredilerin belli şartları taşıması halinde) %20 oranında dikkate alınabilecektir. Koşulların sağlanmaması halinde dikkate alınma oranı %100’dür.
  • Kollektif yatırım kuruluşları ve menkul kıymetleştirme riskleri için işlemin detayına göre özel risk ağırlıkları uygulanması mümkün olabilecektir.
  • Nitelikli Merkezi Karşı Taraf (MKT) kuruluşlarından olan riskler, aksi kararlaştırılmadıkça büyük kredi limitine tabi değildir. Ancak raporlama yapılacaktır.
  • Nitelikli olmayan MKT kuruluşlarından olan riskler için özel düzenleme mevcuttur.

3) Fonlanmış ve fonlanmamış teminatlar,  sermaye yeterliliği mevzuatı ile aynı esaslara tabi olacak, kredi riski azaltım teknikleri kredi limiti hesaplamalarında da geçerli olacaktır. Bu çerçevede nakit blokajı ve mevduat rehni eğer hukuken icra edilebilir sağlam bir sözleşmeye dayanıyorsa riskten mahsup edilebilecektir. Ancak Devlet tahvili ve Hazine Bonosu gibi finansal teminatlar kesintiye tabi tutulduktan (haircut) ve ayrıca vade ve para uyuşmazlıklarına ilişkin düzeltmelerden sonra dikkate alınabilecektir. Taban uygulaması sebebiyle teminatın tamamı riskten düşülemeyecektir.

 4) Alım–satım ve bankacılık hesaplarındaki OTC türevler ve karşı taraf kredi riski taşıyan diğer enstrümanlar  (menkul kıymet finansmanı işlemleri hariç) SA-CCR ile bulunacak temerrüt anındaki risk (EAD) değerleri üzerinden limit hesabına dahil edilecektir.

 5) Menkul kıymet finansmanı (repo, kredili ve ödünç menkul kıymet) işlemlerinde risk tutarı  kapsamlı – standart yöntem altında kredi riski azaltımı ile  belirlenecektir.

6) Bankacılık hesaplarındaki bilanço dışı işlemler, sermaye yeterliliği standart kredi riski ölçüm yaklaşımı altında kullanılan krediye dönüştürme faktörleri (CCF) ile ağırlıklandırılacaktır. Minimum CCF %10’dur.

 7) Büyük kredi sınırı (tek bir borçlu veya birbiri ile yakın ilişkili bir grup borcu için ) birinci kuşak sermayenin %25’idir. Bu limit Küresel Sistemik Önemli Bankaların (G-SIB) birbirlerine açacakları kredilerde %15’tir.

 8) Bankalar kredi riski azaltım teknikleri uygulanmış haliyle birinci kuşak sermayenin %10’unu aşan risklerini denetim otoritesine raporlayacaklar.

 9) Bankalar kredi riski azaltım teknikleri uygulanmamış haliyle birinci kuşak sermayenin %10’unu aşan risklerini denetim otoritesine raporlayacaklar.

 10) Bankalar birinci kuşak sermayenin %10’un aşan istisna kapsamındaki risklerini denetim otoritesine raporlayacaklar.

 

Yasal Uyarı: Bloğumuzda yayınladığımız yazıların öncelikli amacı,  ‘Bankacılıkta Risk ve Sermaye Yönetimi’ isimli  kitabımızın okuyucularına kitapta irdelenen konularla ilgili  daha kapsamlı ve gerektiğinde daha güncel bilgi sunmaktır. Yazılarımızda   yeralan tespit ve değerlendirmeler şahsımız dışında  hiçbir kişi veya kurumu bağlamaz. Yatırımcılar, yazılarımızda yeralan bilgi, tespit ve değerlendirmelerden hareket ederek para veya sermaye piyasalarında pozisyon aldıklarını iddia edemezler. Yatırım danışmanlığı ile iştigal edenler, yatırımcıları yönlendirici mahiyette tavsiyelerde bulunanlar, yazılarımızdan, kaynak göstermek suretiyle dahi alıntı yapamazlar.