IFRS/TFRS 9 Beklenen Zarar Karşılığı ve Basel Standartları

You may choose a language (en,ar,de,fr,tr)


Bankacılık risklerini irdelerken karşılaşılabilecek zararları/kayıpları ikiye ayırıyoruz. Beklenenler ve beklenmeyenler. Beklenmeyen kayıpları beklenen kayıpların oynaklığı (volatilitesi) olarak ifade etmek mümkün.  Bankacılıkta sermayenin beklenmeyen kayıplar için tutulduğunu kabul ediyoruz.  Beklenen zararları/kayıpları ise  peşinen  karşılık (provizyon) tesis edip giderleştirmemiz, eğer bunu yapmamışsak sermayeden indirmemiz gerekiyor (Basel 2’nin içsel derecelendirmeye dayalı  sermaye yükümlülüğü formülleri de bu yaklaşımla dizayn edilmiş durumda).

Yaş sebze, meyve satan bir manavın fireyi tahmin edip peşinen fiyata eklemesi ile kredi riski beklenen kayıplarını başlangıçta tahmin edip peşinen tesis edilen provizyonu kredi fiyatına ilave etmek arasında  fazlaca bir fark yok.

Bankacılıkta beklenen ve beklenmeyen kayıp tahminleri risk bazlı fiyatlamanın da temelini oluşturuyor. Zira tahminler kredi işlemine ve/veya kredi borçlusuna ilişkin tüm risk parametrelerini (temerrüt olasılığı [PD], temerrüt anındaki risk tutarı [EAD],  temerrüt halinde kayıp [LGD])  barındırıyor.

IFRS/TFRS 9 öncesinde risk ve muhasebe kuralları arasında giderleştirmenin (karşılık tesisinin) ne zaman (kredi zararı gerçekleştikden sonra mı yoksa peşinen mi) yapılacağı hususunda uyumsuzluk mevcuttu. Ülkemizde de 2018 yılı başında yürürlüğe giren IFRS/TFRS 9’un ‘Beklenen Zarar Karşılığı Modeli’ bu uyumsuzluğu giderdi. Yapılan düzenleme alınan kredi riskinin getirisi ile ortaya çıkabilecek kredi  zararlarının muhasebeleştirilmesi arasındaki gecikmeyi giderek veya sınırlayarak,  dönem uyumsuzluğunun beslediği vekalet (agency) probleminin çözümüne de katkı sağlayabilecek.

Ancak beklenen zararların/kayıpların tahmini hususunda Basel Bankacılık Denetim Komitesinin (BCBS)  İçsel Derecelendirmeye Dayalı (IRBA) sermaye yükümlülüğü standartları ile Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu ‘nun (IASB)  yayımladığı IFRS 9’da kurgulanan model arasında önemli bazı farklar mevcut. Bu da son derece normal zira IFRS 9 risk bazlı yaklaşımlara sahip olsa da nihayetinde bir muhasebe standardı.

Basel Komitesi’nin (veya ülke banka denetim otoritelerinin) ‘ne kadar ihtiyatlı olunursa (ne kadar fazla sermaye veya karşılık ayrılırsa) o kadar iyi’ yaklaşımı doğal olarak IFRS 9’da yok.  IFRS 9 haddinden fazla ayrılacak karşılıkla bugünün hissedarlarının hakkına halel getirilmesini, geleceğin hissedarlarına provizyonlar kanalıyla servet transfer edilmesini kabul etmiyor. Dolayısıyla PD, LGD tahminlerinin stres dönemlerini de içeren çok uzun tarihsel veri ile veya hipotetik stres varsayımlarıyla yapılması makbul değil. O yüzden Basel Komitesinin en azından bir ekonomik döngüde geçerli olacak (TTC)  parametre tahminleri yerine risk parametrelerinin kredinin kalan vadesi boyunca muhtemel gelişmeleri de yansıtacak bir şekilde borçlunun an itibariyle kredibilitesini ölçecek  bir tarzda  (PIT) yapılması daha uygun bulunuyor.

Ülkemizde de BDDK tarafından kredi karşılık düzenlemeleri ile uygulamaya sokulan IFRS/TFRS 9  Beklenen Zarar Karşılığı Modelini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkün.

Geçmiş döneme göre en radikal değişiklik devlet tahvili/hazine bonosu  veya diğer bankalardan olan alacaklar gibi risksiz veya çok düşük riskli addedilen bazı portföyler için bile başlangıçta düşük de olsa en azından 12 aylık beklenen zarar karşılığı tesis edilecek olması.   Ancak hem Avrupa Birliği, hem de ülkemiz bankalarının tabi olduğu IASB düzenlemesinin  ABD’de FASB tarafından yapılan düzenlemeye göre daha makul olduğunu belirtmek gerek.  ABD’de FASB tarafından dizayn edilen beklenen kayıp modelinde üç sepet veya aşama yok. Tüm krediler için başlangıçta ömür boyu karşılık ayrılması gerekiyor. Bu farklılık fiyatlamalarda ayrışmaya neden olur mu olmaz mı FASB düzenlemesi yürürlüğe girdiğinde (2019-2021) göreceğiz.

 

Yasal Uyarı: Bloğumuzda yayınladığımız yazıların öncelikli amacı,  ‘Bankacılıkta Risk ve Sermaye Yönetimi’ isimli  kitabımızın okuyucularına kitapta irdelenen konularla ilgili  daha kapsamlı ve gerektiğinde daha güncel bilgi sunmaktır. Yazılarımızda   yeralan tespit ve değerlendirmeler şahsımız dışında  hiçbir kişi veya kurumu bağlamaz. Yatırımcılar, yazılarımızda yeralan bilgi, tespit ve değerlendirmelerden hareket ederek para veya sermaye piyasalarında pozisyon aldıklarını iddia edemezler. Yatırım danışmanlığı ile iştigal edenler, yatırımcıları yönlendirici mahiyette tavsiyelerde bulunanlar, yazılarımızdan, kaynak göstermek suretiyle dahi alıntı yapamazlar.